
Bu makale, Clifford Geertz'in Eserler ve Hayatlar (Works and Lifes) adlı kitabında ele aldığı antropolojinin öznellik ve dille olan tarihsel mücadelesinin Michel Leiris'in tek otobiyografik projesi olan Oyunun Kuralları'da (The Rules of the Game) sergilediği yaklaşımda nasıl örneklendiği ile ilgilidir. Genel kanı antropoloji ve otobiyografinin çok az ortak noktası olduğunu öne sürse de, Lévi-Strauss'un Tristes Tropiques'te yaptığı gibi Leiris'te de yazar-öznellik rolünün nasıl ön plana çıkarıldığını açıklığa kavuşturmayı hedefliyorum. Makalenin ikinci bölümü Bronislaw Malinowski'nin külliyatının benzer bir dinamiği nasıl ortaya koyduğunu inceliyor. Öznelliğin bu şekilde ön plana çıkarılmasının, çalışma nesnelerini veya öznelerini gizlemekten ziyade, onlara yaklaşmanın bir yolu olduğunu göstermeyi amaçlıyorum.