Sayı Editöründen

Yazarlar

DOI:

https://doi.org/10.5281/zenodo.15280721

Anahtar Kelimeler:

Geç Osmanlı edebiyatı, kavramlar tarihi, edebî modernite, evrim, şahsiyet, eleştiri

Özet

Kavram tarihi, büyük toplumsal, kültürel ve siyasi dönüşümlerin yaşandığı dönemleri anlamak için etkili bir yöntem, hatta kimi durumlarda yegâne anahtardır. Bir dönüşümün izini sürebilmek için ona tanıklık eden ve onu kayıt altına alan kavramların tarihini takip etmek gerekir. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı, çok dilli ve çok etnisiteli bileşenleriyle Osmanlı kültürel alanında dramatik bir dönüşümün yaşandığı dönemdir. Bu dönem, Reinhart Koselleck’in Kavramlar Tarihi adlı çalışmasında Sattelzeit olarak tanımladığı eşik zamanla—yani klasik kavramların anlam dünyalarının sarsılıp yeniden yapılandığı süreçle— benzer şekilde, dil, iletişim ve estetikle ilgili modern fikirlerin gelişiminde bir geçişe tanıklık etmiştir.[1] Bir yandan bazı eski kavramlar, modern dünyanın değişen koşullarına uyum sağlayacak şekilde yeniden işlev kazanmış; diğer yandan bazı terimler tedavülden kalkmış, anlam kaymasına uğrayarak yeni bağlamlara yerleşmiştir. Bunlardan bazıları hızla dile giren yeni terimler olarak kabul görürken diğer geleneksel kelimeler daha önceki kültürel ve siyasi anlamlarını yavaş yavaş kaybederek yeni anlamlar edinmeye başlamıştır. Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde, Osmanlı’da kültürel ve siyasi söylemlerin kavramsal kodları—ister muhafazakâr ve geleneksel ister modern kavramlar olsun—büyük ölçüde modern epistemolojiyle uyumlu hâle gelmişti.

Nesir: Edebiyat Araştırmaları Dergisi’nin “Geç Osmanlı Edebiyatına Kavramsal Bir Bakış” başlıklı bu dosya sayısı, ERC destekli “Modernleşen İmparatorluklar: Aydınlanma, Milliyetçi Öncüler ve Batılı Olmayan Edebi Moderniteler” projesi çerçevesinde, 29 Şubat-1 Mart 2024 tarihlerinde Bologna Üniversitesinde düzenlenen çalıştayın ardından şekillenmiştir. Sayı, on dokuzuncu yüzyılda gelişen edebî modernite ile Osmanlı-Türk edebiyatı ve eleştirisi arasındaki etkileşimi kavramsal bir yaklaşım temelinde incelemeyi amaçlamaktadır. Burada bahsedilen kavramsal tarih yönteminin altında yatan öncül, sadece tarihin belirli kavramlarda ifadesini bulması değil; aynı zamanda bu kavramların kendi içsel çelişkilerini, geçmiş anlamlarıyla etkileşimlerini hem eşzamanlı hem de tarihsel süreç içinde inceleyerek edebî modernite ve onun kavramsal ağlarını kısmen ortaya koymaktır.[2]

On dokuzuncu yüzyıl, Osmanlı-Türk edebiyatı için hem biçimsel hem de kavramsal düzeyde belirleyici bir dönüşüm dönemidir. Geleneksel formlardan Batı odaklı ve yenilikçi edebî ifadelere ve anlatı yapılarına doğru radikal bir kayma yaşanır. Modernitenin başlattığı bu epistemolojik savrulma daha önceki estetik ve kültürel normların yeniden kavramsallaştırılmasına yol açar. Burada “epistemolojik kırılma” ya da “kopma” değil “kayma” ve “savrulma” (drift) terimlerini tercih ediyorum; zira kırılma kavramı, yalnızca süreçselliği ve evrimselliği değil, aynı zamanda bu dönüşümün tarihselliğini de göz ardı eden ve daha çok sömürge tarihlerine işaret eden bir anlam taşır. On sekizinci yüzyıl reformları gibi erken bir dönemde başlayan ve 1860’larda erken matbaa kapitalizminin ve kamusal alanın ortaya çıkışıyla hızlanan bu süreçte, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kültürel alan, diğer modern öncesi kültürler gibi kendini temel ve kısmen kökleşmiş estetik kodlar ve pratiklerden modern bir estetiğe doğru sürüklenirken buldu. Modernite öncesi ve erken modern edebî ve kültürel alanı durağan ve sabit bir sistem olarak düşünmek yanlış olur. Hem geleneksel kaideleriyle sınırlı olan hem de bu kalıpları zorlayan sayısız eser ortaya koyan üretken bir canlılığın damgasını vurduğu, kendi içsel çelişkileri olan bir alandır klasik dönem. Ancak, Batı geleneğinde modern bir poetikaya doğru geçiş uzun ve yavaş bir dönüşüm hâlinde ilerlerken Osmanlı İmparatorluğu’nda bu dönüşüm birkaç on yıl içinde gerçekleşti.

Modern estetiğin özgünlük, orijinallik, sanatsal deha ve yaratıcı hayal gücü gibi temel kavram ve kategorileri elbette kendi başlarına yeni fikirler değildi. Yine de bu yeni epistemolojik sistem on dokuzuncu yüzyılın sonlarında hakimiyet kazandıkça edebî alanın yeniden düzenlenmesini gerektirdi. Özgün kişisel üslup estetiğinin öncelenmesi ve bunun edebî mülkiyetin ortaya çıkışıyla tarihsel olarak iç içe geçmesi, yazar ve yazarlığın geleneksel rollerini dönüştürdü. İronik bir şekilde, yenilenme ve yeniden düzenlenme (tanzimat), yalnızca ilerleme değil, aynı zamanda bir “yetişememe”, “eksik kalma” ve “yenilgi” hissini de beraberinde getirdi. Tanzimat, bu bağlamda, yalnızca bir yenilenme değil, aynı zamanda bir yetersizlik ve kaygı dönemi olarak da okunabilir. “Batılılaşma” olarak (yanlış) etiketlenen bu süreç, çoğu zaman, bir imparatorluğun kültürel ve siyasi gerileme duygusu eşliğinde modern biçimlerin bazen tuhaf bir aceleyle ve çelişkili biçimlerde benimsenmesini de içerir. Bu bir çeşit hayatta kalma stratejisinin parçasıdır.

Bu sayıda amaçladığım, bazen eş zamanlı (senkronik) bazen art zamanlı (diyakronik) olarak izlerini sürdüğümüz kavramların, on dokuzuncu yüzyılda yaşanan epistemolojik kayma sürecini takip etmede bize yol göstermelerini sağlamak. Dosyada yer alan makaleler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine damgasını vuran kilit edebî ve kültürel kavramları inceleyerek edebî moderniteye geçiş sürecindeki dönüşümleri kavramsal bir mercekle takip etmeyi hedeflemektedir. Her bir çalışma, kültüre özgü çağrışımları olan bir anahtar kavram etrafında şekillenmekte; tarihsel bir değerlendirme eşliğinde bu kavramın edebî alandaki etkisini derinlemesine analiz etmektedir. Ele alınan konular arasında, kritik (muâheze) ve eleştiri (tenkîd) pratiklerindeki dönüşüm; hem milli hem estetik anlamda modernitenin alamet-i farikası olan orijinallik (şahsiyet) kavramı ve dönemin önde gelen yazarlarından birinin eserlerinde gözlemlenen kavramsal değişimin art zamanlı takibi yer almaktadır. Bu üç makale, geç Osmanlı edebiyat ortamını kavramsal tarih yöntemiyle anlamaya yönelik girişimde, estetik, edebî ve kültürel terim ve kavramların yeniden yapılandırılmasının farklı boyutlarına ışık tutmaktadır.

Dosyanın ilk makalesi, Fatih Altuğ’un kaleme aldığı “Fuad Köprülü’s Evolution: From Cosmopolitan Thought to National Historiography (1909-1913) başlıklı çalışmadır. Altuğ bu makalede geç Osmanlı entelektüel sahasında edebî modernitenin kavramsal inşasında belirleyici olmuş bir figürün, Fuad Köprülü’nün düşünce evrimini mercek altına alıyor. Altuğ, Köprülü’nün 1909-1913 arasındaki yazılarında merkezi bir yer işgal eden evrim kavramının, dönemin siyasi dönüşümleriyle birlikte geçirdiği epistemolojik kırılmaları takip ediyor. Başlangıçta Darwin, Spencer ve Taine gibi Avrupalı düşünürlerin etkisiyle, edebiyatı toplumsal dönüşümün hem ürünü hem de itici gücü olarak konumlandıran Köprülü, evrimi estetik ve düşünsel olgunlaşmanın çoğulcu bir ilkesi olarak kavramsallaştırır. Ancak Balkan Savaşları sonrası değişen siyasal iklim ve Ziya Gökalp’ın çevresinde şekillenen yeni milliyetçi düşünce ortamı, Köprülü’nün evrim anlayışında belirgin bir dönüşüm yaratır. Bu yeni çerçevede, evrim artık bireysel yaratıcılık, kültürel canlılık ve ulusal irade temelli bir yeniden doğuş fikriyle iç içe geçer. Bergson’un yaratıcı evrimi, mutasyonculuk ve Gökalp’ın kültür sosyolojisinden beslenen bu yeni anlayış, 1913 tarihli “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” makalesinde disipliner bir yönteme dönüşerek, edebiyat tarihini ulusal bir bilim olarak kurgular. Makale, dosyanın genel çerçevesine uygun olarak, Avrupa kaynaklı kavramsal bir çerçevenin nasıl Osmanlı-Türk edebiyatının kurucu bir epistemolojisine dönüştüğünü, düşünsel süreklilikler ve kırılmalar üzerinden inceliyor; kavramların izini sürmenin, edebî modernitenin inşasını anlamada neden merkezi bir yöntem olduğunu örnekliyor.

Hazal Bozyer’in “İhtiras Değil Hars: Geç Osmanlı’dan Erken Cumhuriyet’e Şahsiyet Kavramının Dönüşümü” başlıklı makalesi, şahsiyet kavramının geç Osmanlı’dan erken Cumhuriyet’e uzanan dönemdeki tarihsel ve kavramsal dönüşümünü incelerken bu dönüşümün edebî moderniteyle ilişkisini kavramsal tarih yöntemiyle tartışmaya açıyor. 1860’lardan 1930’lara uzanan zaman aralığında kimlik, özerklik, bireylik ve millet kavramlarının nasıl şekillendiğini, özellikle edebî üretim ve süreli yayınlar aracılığıyla kamusal alana nasıl taşındığını ortaya koyuyor. Gazeteci ve yazar ayrımının belirginleşmediği bu dönemde şahsiyet hem bireysel yaratıcılığı hem de kolektif kimlik inşasını anlamlandıran bir anahtar kavram haline gelir. Makale, şahsiyet ve şahsiyetçilik kavramlarını sadece bireysel nitelikler etrafında değil, aynı zamanda sosyal, estetik ve siyasi düzeylerde ele alarak çok katmanlı bir kavramsal haritalama yapar. Bozyer, Tanzimat, II. Meşrutiyet ve erken Cumhuriyet dönemlerindeki dönüşümlerle birlikte kavramın hem söylemsel hem de ideolojik düzeyde nasıl yeniden tanımlandığını gösterir. Özellikle 1900’lerden sonra milliyetçi düşüncenin etkisiyle şahsiyet kavramının bireysellikten ulusal karaktere evrilişini ve bu değişimin edebî alanda özgünlük, otorite ve temsil gibi değerlerle iç içe geçişini ortaya koyar. Bu yönüyle çalışma, dosyanın temel hedeflerinden biri olan kavramların tarihsel dönüşümünü hem senkronik hem de diyakronik olarak izleme amacına önemli bir katkı sunuyor.

Dosyanın son makalesi olan Atiye Gülfer Gündoğdu’nun “Muâheze, Tenkîd ve Eleştirinin Geçişkenliğinde: Türk Edebiyatında Edebî Eleştirinin Başlangıç Metinleri” başlıklı çalışması, geç Osmanlı döneminde edebi eleştirinin ilk örnekleri sayılan Nâmık Kemâl’in Tahrîb-i Harâbât ve Ta‘kîb adlı metinlerini kavramsal tarih perspektifiyle ele alıyor. Bu eserlerin, Mizancı Murat’tan Ahmet Hamdi Tanpınar’a uzanan bir çizgide modern Türk edebiyatının eleştiri geleneğinde kurucu bir rol üstlendiği genel kabul görse de Gündoğdu bu metinlerin eleştiri kavramının anlam dünyası içinde yeterince incelenmemiş olmasına dikkat çekiyor. Makale, bu boşluğu gidermeyi hedefleyerek, muâheze, tenkîd ve eleştiri kavramları arasındaki geçişkenlikleri dönemin söylemsel bağlamı içinde tartışmaya açıyor. Gündoğdu, Nâmık Kemâl’in Harâbât’a yönelttiği eleştirilerin, bir yandan yazarın şahsını hedef alan muâheze ile örtüşen, diğer yandan da sahte ile hakiki şiiri ayırmaya çalışan tenkîd yaklaşımını sürdüren bir tür melez eleştiri biçimi sergilediğini ortaya koyuyor. Eleştirinin, yalnızca estetik değil, aynı zamanda ahlaki ve siyasi bir yargı biçimi olarak da kurulduğu bu metinlerde, Kemâl’in kullandığı muhâkeme kavramı, akıl yürütme ve hüküm verme anlamlarıyla eleştiri kavrayışının erken modern yönlerini açığa çıkarıyor. Bu yönüyle makale, dosyanın temel amacına paralel şekilde, edebî modernitenin inşasında belirleyici olmuş kültürel ve estetik kavramların tarihsel dönüşümüne odaklanıyor; edebî eleştiri kavramının Osmanlı-Türk bağlamında nasıl adlandırıldığını ve anlamlandırıldığını, dilsel ve epistemolojik kaymalar üzerinden izliyor.

“Dosya Dışı Araştırma Makalesi” bölümünde, Osman Ataş ve Sevim Önder tarafından kaleme alınan “Osmanlı Dönemi Yabancılara Türkçe Öğretimi Kitaplarında Manzum Halk Edebiyatı Ürünleri” başlıklı makale, 1600-1923 yılları arasında yabancılara Türkçe öğretimi amacıyla hazırlanan kitaplarda yer alan manzum halk edebiyatı ürünlerini inceliyor. Avrupa’da Türkçe kaynak eksikliği ve sözlü geleneğe ait içeriklerin değer görmemesi nedeniyle derlemelere yönelen yabancı yazarların eserlerinden yola çıkan çalışma, türkü ve mâni gibi ürünlerin dil öğretimindeki işlevlerini, kullanım sıklıklarını ve varyantlarını araştırıyor. 140 eserlik bir külliyat üzerinden yürütülen inceleme, hem kültürel aktarımın araçlarını görünür kılmayı hem de yeni araştırmalara zemin hazırlamayı amaçlamakta.

Zeynep Oktay’ın “Anadolu’da Türkçe Edebiyatın Doğuşu ve Mesnevi Nazım Biçimi: Yerelleşme, İcra, Kolektif Duygulanım” başlıklı makalesi, Anadolu ve Balkanlarda Türkçenin edebî bir dil olarak ortaya çıkışında mesnevi nazım biçiminin rolünü inceliyor. Sözlü aktarım, ritüel ve kolektif duygulanım gibi öğelere odaklanan Oktay, mesnevinin hem İslami bir anlatı aracı hem de yerel kültürel üretimin taşıyıcısı olarak işlev gördüğünü savunuyor. Farsça edebî geleneğiyle kurulan ilişkiyi, halk anlatıcılığıyla birleşen performatif boyutlarıyla birleştiren yazar, mesnevinin çok katmanlı yapısını görünür kılıyor.

Bölümdeki son makale Veysel Öztürk tarafından kaleme alınan “Genç Kalem’in Karanlık Dili: Ömer Seyfettin’in Hikâyelerinde Kötülük.” Bu makale, Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde kötülük temasının nasıl temsil edildiğini inceliyor. Seyfettin’in özellikle Balkan Savaşları bağlamında yazdığı mezalim hikâyelerinde kötülük, milliyetçi anlatının bir aracı olarak ortaya çıkarken, bazı metinlerde anlatıcı ile failin seslerinin iç içe geçmesi, kötülüğü ideolojik sınırların ötesinde, insani ve psikolojik bir deneyim olarak da görünür kılıyor. Öztürk makalesinde, kötülüğün sadece bir tema değil, aynı zamanda anlatının yapısal ve anlatımsal bir öğesi haline geldiğini gösteriyor.

Araştırma Notu kategorisinde Ahmed Nuri, Halide Edib (Adıvar)’ın Ateşten Gömlek romanını 1928’de İsveççeye Eldskjortan adıyla çeviren Hjalmar Lindquist ile olan mektuplaşmalarına odaklanıyor.

Nesir, bu sayıda iki farklı kitap değerlendirmesine de yer veriyor. Kaan Kurt, Kadir Dede’nin Edebiyatın Ulusu Ulusun Edebiyatı: Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Ulus İnşası ve Roman (2021) başlıklı çalışmasını değerlendirirken, Büşra Şengül ise Deniz Gündoğan İbrişim’in editörlüğünü yaptığı Travma ve Anlatı (2024) kitabını inceliyor.

Bu sayının Belgeler kısmındaysa Gizem Görgülüer ve Songül Yağcıoğlu, Gevherî’ye ait olduğu yeni tespit edilen iki şiiri hem transkribe ediyor hem de çözümlüyor.

Son olarak bu sayının hazırlanmasına katkıda bulunan danışma kurulu üyelerine, alan editörlerine, yazarlara ve hakemlere teşekkürlerimi sunarım. Zaman kısıtlamaları nedeniyle yayın sürecini tamamlayamayan dosya yazarlarına da teşekkür ederim. Bu vesileyle Nesir’in Ekim 2025 tarihinde yayımlanacak olan dokuzuncu sayısının “Felsefe ve Edebiyatta Mimesis: Temsil, Hakikat ve Anlam” dosya konusuna ayrılacağını paylaşmak isterim. Bu konuyla ilgili nitelikli ve özgün çalışmalarınız Nesir tarafından 1 Ağustos 2025 tarihine kadar kabul edilecektir.

 

[1] Reinhart Koselleck, “Introduction and Prefaces to the Geschichtliche Grundbegriffe,” trans. Michaela Richter, Contributions to the History of Concepts 6, no. 1 (June 1, 2011): 9; Reinhart Koselleck, The Practice of Conceptual History: Timing History, Spacing Concepts (Stanford: Stanford University Press, 2002).

[2] Osmanlı dönemi kavramsal tarih çalışmaları için bkz. Einar Wigen, “Ottoman Concepts of Empire,” Contributions to the History of Concepts 8, no. 1 (2013): 44–66; Alp Eren Topal ve Einar Wigen, “Ottoman Conceptual History: Challenges and Prospects,” Contributions to the History of Concepts 14, no. 1 (2019): 93–114. Osmanlı ve Türkiye tarih yazımında kavramsal yaklaşımların son dönem örnekleri için bkz. Ahmet Şimşek (ed.), Kavram Tarihi Çalışmaları (İstanbul: Vakıfbank Kültür Yayınları, 2025). Yöntemin edebi ve kültürel alandaki öncüleri için bkz. Raymond Williams, Keywords (London: Fontana Paperbacks, 1988); Quentin Skinner, Visions of Politics, Volume 1: Regarding Method (Cambridge: Cambridge University Press, 2002).

Referanslar

Koselleck, Reinhart. “Introduction and Prefaces to the Geschichtliche Grundbegriffe.” Translated by Michaela Richter. Contributions to the History of Concepts 6, no. 1 (June 1, 2011): 1–37.

Koselleck, Reinhart. The Practice of Conceptual History: Timing History, Spacing Concepts. Stanford: Stanford University Press, 2002.

Wigen, Einar. “Ottoman Concepts of Empire.” Contributions to the History of Concepts 8, no. 1 (2013): 44–66.

Topal, Alp Eren, and Einar Wigen. “Ottoman Conceptual History: Challenges and Prospects.” Contributions to the History of Concepts 14, no. 1 (2019): 93–114.

Şimşek, Ahmet, ed. Kavram Tarihi Çalışmaları. Istanbul: Vakıfbank Kültür Yayınları, 2025.

Williams, Raymond. Keywords. London: Fontana Paperbacks, 1988.

Skinner, Quentin. Visions of Politics, Volume 1: Regarding Method. Cambridge: Cambridge University Press, 2002.

Yayınlanmış

30.04.2025

Nasıl Atıf Yapılır

Dolcerocca, Özen Nergis. 2025. “Sayı Editöründen”. Nesir: Edebiyat Araştırmaları Dergisi, sy 8 (Nisan):i-xi. https://doi.org/10.5281/zenodo.15280721.

Sayı

Bölüm

Editörden