
James Cameron’ın Avatar’ının başarısının sırrı onun çarpıcı görsellerinde, hayali dünya inşasında ve sömürgeci-ekolojik kaygıları öneçıkartan beyaz ve Avrupa-merkezci tahakküm kuran bakış açısında bulunabilir. Ancak bu tür bir alegorik anlatımın, “insan”ı “hayvan” ve “doğa”dan ayrı olarak konumlandıran bir bakış ile sınırlı olduğu açıktır. Bu çalışma, Pandora’nın yoruma açık biyolojisini ve “istilacı” insanların metal-bazlı teknolojisinden “daha iyi” olduğu öne sürülen ortak yaşama dayalı ekosistemini analiz etmeyi amaçlamakta ve yerli halkın, faunanın ve floranın romantize edilmiş doğa tasavvurunu sorgulamaktadır. Son olarak, bu makale film boyunca görünür olan çeşitli insan merkezli tasavvurları değerlendiriyor, Na’vi’nin faunanın diğer bölgeleri üzerindeki kırılgan “hümanist” hakimiyetini eleştiriyor ve ötelenmiş insan-dışı tecrübeleri gerçekten tarafsız bir mercek ile tahayyül etme olasılığını araştırmaktadır.