
1803 yılında yaşanan şiddetli kıtlık nedeniyle, Diyarbakır Valisi Timur Paşa, 1757 kıtlığını konu alan bir şiirin yer aldığı bir dilekçe ile gıda yardımı yerine getirilmezse başka bir şehre atanmasını talep etti. Osmanlı tarihçilerine göre bu, ekolojik bir kriz karşısında insan failliğinin söz konusu olmadığına işaretti. Ancak bu makalenin de iddia ettiği gibi devlet görevlileri, kıtlığın etkilerinin merkeze bildirilmesinde ve kıtlığın hafızasının korunmasında aktif aktörlerdi. Timur Paşa'nın dilekçesini ve Lebib'in şiirini bir faillik olarak kavramsallaştırmak için bu makale, edebiyat teorisi ve bellek çalışmalarının kavramlarını kullanmaktadır. Bellek çalışmalarının sağladığı teorik çerçeve sayesinde bu makale, kıtlığın sosyal ve ekolojik etkisinin hafızasını kaydetmek ve sonraki nesillere aktarmak için şairlerin travmatik ekolojik deneyimleri anlatı yapıları aracılığıyla düzenleyerek anlatılabilir kıldığını ileri sürmektedir. Divan şiirindeki kıtlık anlatıları bu yapıları içeren kahtiyye türünü oluşturmuştur. Kahtiyye'nin bir tür olarak oluşum süreci, vaka çalışmasının da gösterdiği gibi bağımsız değil, metinlerarası bir süreçtir.